II. Abdülhamit döneminde, okul duvarlarının arkasında ve biçimsel eğitim programları çerçevesinde yapılmanın spora sağladığı güvenceyle açıklanabilir.
Türkiye’de Spor Nasıl Laikleşti?
Hitit ve Selçuklu dönemlerinde [savaşçı] içerik ve amaçlarla yapılan, Osmanlı döneminin ortalarından hayli sonrasına kadar da dinsel tekke ve vakıfların bünyesinde örgütlenen spor, Türkiye’de, Tazminat Batıcılığın etkisiyle, genel eğitim düzeninin bir parçası olarak laikleşti. Osmanlı İmparatorluğu’nun hem geleneksel sporlarıyla (güreş) bütün bağları bir çırpıda koparan bu [Batı’ya yöneneleşin] ilk adımı, 1863 yılında, [Mektebi Harbiye, Mektebi Bahriye,. Kuleli idâdisi ve öteki askerî idadilere lüzûmlu álet ve tesisler yaptırılmak suretiyle jimnastik dersinin konulmasıdır] (Unat, s. 137).
1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umúmiye Nizamnamesi ile bu uygulama rüştiyeleri de kapsar biçimde genişletilecek, böylece, spor, tıpkı Aydınlanma Çağı Avrupa'sında olduğu gibi önce lâikliğe, sonra bağımsızlığa, beden eğitiminin vebiçimsel eğitim sisteminin bir parçası olarak yönelecektir.
[Spor] denildiğinde akla yalnız [ata yadigârı] güreşin geldiği bir yapıdan spor anlayışının [tepük'ün alafrangası yani Moda,
Elpis, Imogene ve Kadıköy kulüplerinin bir araya gelerek 1903 yılında kurdukları İstanbul Futbol Birliği’ne nasıl gelindiğini kısaca görmekte yarar vardır. Sporun beden eğitimine bağımlı olduğu 1863-1903 döneminde biraz halkın agorafobisi (açık hava korkusu), çokça da padişahların Okolofobisi (kalabalık korkusu) yüzünden, sporu tanıma fırsatını fazla bulamadı Osmanlı insani.. Gerçi Galatasaray Lisesi'ne 1870 yılında gelen beden eğitimi öğretmeni Curel, Kâğıthane Çayırında halkın şaşkınlıkla izlediği bazı öğrenci koşuları düzenlemiş, Mekteb-i Bahriye öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan) [Bobi] takma adıyla 1890'lı yıllarda istanbul'daki İngiliz takımlarında futbol oynanmış, [keyfiyet Il. Abdülhamit'e jurnal edilip hafiyeler takibata geçince] kapatılan Black Stockings (1899) ve Kadıköy (1901) gibi Türk takımlarını kurmak için girişimler olmuş, hatta 1904 St. Louis Olimpiyatları sırasında düzenlenen yarı-resmî yarışmalarda kim oldukları, nereden nasıl geldikleri bilinmeyen bazı Türk sporcuları boy göstermişlerdi (Fişek, SY, S. 261), ama bütün bunlar ya kişisel rastlantı ya yabancılarla sınırlı uğraşılar ya eğitim sisteminin uzantılarıydı. Bir başka deyişle 1863-1903 dönemi süresince çağdaş anlamda bir sporun belirtileri zaman zaman görülmekle birlikte, beden eğitimiyle spor, Avrupa'daki gibi, [zoraki] (ama bir bakıma zorunlu) bir [nikâh] içinde yaşadılar. Beden eğitimiyle sporun bu beraberliği zorunluydu, çünkü, Tanzimat yenilikçiliği, başka bütün alanlarda oldu
ğu gibi sporda da, Fransız modelini ithal etmişti. Lâik bir biçimsel eğitim sisteminin bir parçası okullardaki beden
eğitimi dersinin eklentisi olarak spor yapılmasını öngörüyordu bu model... Bu beraberlik yine zorunluydu, çünkü [Batılaşma gereği] Osmanlı okullarına beden eğitimi dersinin girmesiyle birlikte, futbol (Mekteb-i Sultani) ve basketbol (Robert Kolej) gibi Batılı sporlar da gelmişti. Hem ilk sporların, hem ilk sporcuların, hem 1903 sonrasında kurulan ilk kulüplerin (ör. Galatasaray, Vefa, İstanbulspor) büyükçe bölümünün [mektepli] oluşu her türlü örgütlenme ve kalabalıklaşmanın yasak olduğu bir II. Abdülhamit döneminde, okul duvarlarının arkasında ve biçimsel eğitim programları çerçevesinde yapılmanın spora sağladığı güvenceyle açıklanabilir. Ama, öte yandan, 1863-1903 dönemi süresince beden eğitimiyle sporun beraberliği zorakiydi, uzun ömürlü olamazsa, çünkü, spor beden eğitimiyle bütünleşirken, beden eğitimi de cimnastikle, hem de cimnastiğin çok özel bir türüyle özdeşleşmişti. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü arşivlerinde yer alan [XX. Cumhuriyet Yılında Beden Terbiyesi ve Spor] başlıklı belgeden bu gelişmeyi izliyoruz:
Sadrazam Ali Paşanın zamanında Galatasaray sultanisine Fransa'dan beden terbiyesi öğretmeni olarak Morioux adında bir zat getirilmişti. Mektebi sultanide kurduğu jimnastik salonunda yapılan eklektik jimnastiklerin yetiştirdiği gençler arasında Faik Hoca (Üstün idman) vardı. Morioux'dan sonra çok sevdiği okulunun beden terbiyesi öğretmeni olmuştur. Yaptırdığı beden terbiyesi çalışmalarının Morioux'nunkinden farklı olmayacağı tabii idi, Bu, Fransızların meydana getirdikleri ve içerisinde âletsiz hareketler, gülle idmanları ve eskrim bulunan bir nevi Jahn Amoros jimnastikçileridir.
Kaynak: ‘’100 SORUDA TÜRKİYE SPOR TARİHİ’’ PROF.Dr. Kurthan Fişek, kitabından yazılmıştır
İlgili Galeriler