Bu kez on iki ay önceki yenilgimden sağlam bir ders çıkardığıma, nerem pes ederse etsin kafam pes etmesine göz yummayacağıma emindim.
Rafael Nadal, İlk Maçında Roger Federer’e Kaybettiği Maçın Hikayesi;
Kendimi bildim bileli burada, Wimbledon' da oynamanın hayalini kurdum. Başından beri koçum olan amcam Toni, buranın en büyük turnuva olduğunu küçük yaşlarımdan itibaren kafama işlemeye çalışmıştı. On dört yaşıma geldiğimde, bir gün burada oynayıp kazma hayalimi arkadaşlarımla paylaşmaya başlamıştım bile. Şimdiye kadar oynadım, evet, ama iki seferinde de Federer'e kaybettim. Biri geçen seneki finalde, diğeri de ondan önceki sene. 2006'daki yenilgim o kadar zor olmamıştı. Korta çıktığımda, henüz yirmi yaşında olmama rağmen buralara kadar gelebilmiş olmanın mutluluğu ve minnettarlığı içindeydim. Zaten Federer’de yeterince inançlı olmadığım için beni kolay yenmişti. Ama 2007'deki, beş sete kadar uzanan yenilgimin sonrasında tam anlamıyla yıkılmıştım. Daha iyisini yapabileceğimi biliyordum. Beceriksizlikten ya da yeteneksizlikten değil, sadece kafam yüzünden kaybettiğimin farkındaydım. Ve o yenilgiden sonra çok gözyaşı döktüm. Soyunma odasında oturup yarım saat ağladığımı hatırlıyorum. Hayal kırıklığı ve öfke gözyaşlarıydı onlar. Kaybetmek insanın canını her zaman yakar ama elde ettiğin bir fırsatı heba edersen daha çok yakar, Federer kadar ben kendimi de yenilgiye uğramıştım. Kendimi yüzüstü bırakmıştım ve bunda nefret ediyordum. Zihinsel olarak çuvallamıştır, konsantrasyonumu kaybetmiştim, oyun planımdan uzaklaşmıştım, O kadar aptalca, o kadar gereksiz hatalar yapmıştım ki. Büyük bir oyunda yapılmamasını gereken bütün hataları yapmıştım neredeyse.
Belki de dünyanın en sert tenis antrenörü olan Toni, genelde bana teselliyle gelen son insan olur. Kazandığım zamanlarda bile eleştirir beni. İşte o gün, ne kadar perişan haldeysem artık, o bile bütün alışkanlıklarını bir kenara bırakıp, ağlamama gerek olmadığını, başka Wimbledon'lar, başka Wimbledon finalleri de olacağını söyledi. Bense ona karşı çıktım ve bunun belki de buraya son gelişim, kazanmak için son fırsatım olduğunu söyledim. Bir sporcunun profesyonel hayatının ne kadar kısa olduğunun fazlasıyla farkındayım; bu yüzden, bir daha asla elde edemeyeceğim bir fırsatı çarçur etmenin düşüncesine katlanamıyorum. Kariyerimin bitmesine sevinmeyeceğim, bunu biliyorum. O yüzden, devam ettiğim sürece elimden gelenin en iyisini yapmak istiyorum. Her bir an bile önemli-bu kadar sıkı çalışmamın nedeni bu-ama bazı anlar daha da önemli. Ve ben 2007'de, belki de bir daha asla karşılaşamayacağım bir fırsatı kaçırdım. Oradan buradan iki üç sayı daha fazla alsaydım, daha iyi konsantre olsaydım, her şey çok farklı olabilirdi. Tenis maçlarında başarı çok ufak farklarla elde edilir. O beşinci ve son seti Federer'e 6-2 kaybetmiştim, ama 4-2 gerideyken, hatta 5-2'yken zihnim biraz daha açık olsaydı, setin başlarında dört kez elde ettiğim servis kırma şansıma iyi değerlendirseydim ya da son sette değil de ilk setteymişiz gibi oynasaydım maçı kazanabilirdim. Yani, Toni'nin o anda acımı hafifletmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Fakat sonradan haklı çıktı tabii. Benim için bir fırsat daha doğdu. Bir yıl sonra yine Wimbledon'daydım. Bu kez on iki ay önceki yenilgimden sağlam bir ders çıkardığıma, nerem pes ederse etsin kafam pes etmesine göz yummayacağıma emindim. Kafamın doğru yerde olduğunun en iyi işareti ise, ne olursa olsun kazanacağıma dair inancımdı.
Önceki akşam, Wimbledon'a oynamaya geldiğimde hep kaldığımız evde, ailemle ve dostlarla yediğimiz yemek sırasında maçtan hiç bahsedilmedi. Ben kimseye o konulara girmeyi yasaklamamıştım, ama herkes bir şeyin farkındaydı. Başka ne konuda konuşursam konuşayım kafamın içinde, maçın start verileceği ana kadar sadece bana ait olacak bir yerde, oyunumu oynamaya başlamıştım bile.
Yemek yapmayı seviyorum;
Çoğu Wimbledon turnuvası boyunca yaptığım gibi, o akşam da yemeği ben pişirdim. Yemek yapmayı seviyorum ve ailem de bunun bana ne kadar iyi geldiğini biliyor. Kafamı sakinleştirmek için en iyi yöntemlerden biri bu. O akşam biraz balık kızartıp karidesli makarna yaptım. Yemekten sonra amcalarım Toni ve Ratael'le birlikte dart oynadık.
Doğup büyüdüğüm, Mallorca’nın Manacor kasabasındaki evimizde buluştuğumuz akşam ziyaretlerinden birinde gibiydik. Dartı ben kazandım. Rafael sonradan, final öncesi canimi sıkmamak için bilerek
yenildiğini söylese de ben hala inanmıyorum ona. Ne konuda olursa olsun kazanmak benim için önemli. Kaybetmeye gelemiyorum, kaybetmeyi hafife anlamıyorum.
Kaynak: BENİM HİKAYEM NADAL, kitabından yazılmıştır.
İlgili Galeriler